17 Aralık 2009 Perşembe

The HANGOVER




imdb' deki top 250 nin arasında gördüğümde 1 TB lık film arşivimde önemli yeri olmasını istediğim bir filmdi ve gereken
önemi filmin sonundaki beni yaran fotolar ile aldı devam filmi de hazırlık aşamasında onunda iyi bir yeri olmasını ve yine bizleri yarmasını diliyorum..




beni en çok güldüren sahne bagajdan mr.chow un fırlaması ve ne olduğunu anlayamadan hepsine ninjalık yapması ve tabikide dünyalar tatlısı bebek carlos ve gözlükleri :)


son olarak Bu filmi kesinlikle tek basınıza izlemeyin, 3 5 kanka (dikkat sevgili değil) ile 2 bira çakmadan da izlenebilir ama asla o zevki alabilceğinizi sanmıyorum..

15 Aralık 2009 Salı

Public Enemies


Biraz uzun ve sıkıcı; iyi/kötü, kanun adamı(christian bale)/kanun kaçağı(johnny depp) temalı michael mann filmi..
evet bale ve depp bile filmi sıkıcı olmaktan öteye tasıyamamıs, başı ve sonu dısında kocaman bir vakit kaybı bu film..
filmden geriye akıllarda kalan "elveda karakuş" oldu...

Sıradaki film ---> the hangover

8 Ekim 2009 Perşembe

Nobody loves no-one

Wicked Game - Chris Isaac
I never dreamed that I'd meet somebody like you
(Senin gibi biriyle karşılaşacağımı hiç hayal etmezdim)
I never dreamed that I'd lose somebody like you
(Senin gibi birini kaybedeceğimi hiç hayal etmezdim)
No, I don't wanna fall in love (this world is only gonna break your heart)
(Hayır, aşık olmak istemiyorum) ( bu dünya sadece senin kalbini kıracak)
With you
(Sana --- aşık olmak istemiyorum)
Nobody loves no-one
(Kimse kimseyi sevmiyor)

http://www.dailymotion.com/relevance/search/wicked+game/video/xtxv2_chris-isaak-wicked-game_music

Çok basit bir cümle aslında…

“Nobody loves no one”

Artık inanıyorum kendisine.. Bence de kimse kimseyi sevmiyor..

Kedilere nankör diyoruz ama biziz aslında; insanoğlu nankör olan, gözünün önünde olanı göremez, kaybedince anlar değerini ama artık geç olmuştur.
Sizin için çabalayan insanları sadece soldan sağa bakarken kafanızı çevirdiğiniz andaki kör noktada bırakırsanız siz yalnız kalırsınız.. Hem de size bütün problemlerinizi taşıyabilecek bir çift omuzu bile bile, seve seve vermek isteyen birini kırarak, uzaklaştırarak…

Bir şans tanımak bile fazla gelir insanlara.. Halbuki kadere de inanır insanlar. O an, o insanın hayatınızda olması gerekliliğine.. Ama yine de elinin tersiyle iterler; korkarlar değişiklikten, risk almaktan…

Size açık kart oynayanlardır hep kaybedenler, blöf yapanlara kayar gönül – Masada senedi imzalarken gelir aklınıza o bir el önce masadan kalkmasını sağladığınız insanın elindeki kartların güzelliğini, saflığını…

Sonra da aslında gerçekten sevmediğiniz bir insana yönelirsiniz.. Belki de orada noktayı koyarsınız ya da en azından noktalı virgülünüzü.

Yazık ederler, yazık… Nankördür insanlar, bazen kendileri bile farketmeseler de…

23 Eylül 2009 Çarşamba

Güneş tutulması













21 Eylül 2009 Kasımpaşa-Galatasaray maçı

Ümit Aktan abimizin, "schmeichel değil bütün maykıllar gelse o golü ordan alamazdı'" cümlesinin kifayetsiz kaldığı an...

2 Eylül 2009 Çarşamba

dostum Ufuk Ceylan demissin ama bu Jason Statham

Transferin son gününde; Galatasarayımıza kazandırılan geleceğin en büyük kaleci adayı, en kısa zamanda Leo Franco' dan formayı kapmasını ve bu formanın onu milli takımın vazgeçilmezi yapmasını diliyorum...








Dünyanın en karizmatik dövmeli oyuncusu Harry Kewell'dan sonra, bir karizmatik oyuncu daha dövmesiyle beraber takımımıza eklendi..

28 Ağustos 2009 Cuma

atesi yakalamak (catching fire)


catching fire isimli, üçlemenin 2. kitabı 1 eylülde raflardaki yerini alacakmıs..
Türkçe çevirisi hemen çıkar mı orasını bilemicem, 7 Kasım daki hayati sınavımdan önce cıkmazsa cok sevinirim, duy sesimi pegasus yayınları!!!

baska bir sevindirici haber vermek gerekirse; 2011'de filmini de izleyebileceğimizi söyleyebilirim, sanırım üçleme tamamlanmış olacak o zamana kadar..
Sinemada bu filmi izlemek, capitoldeki ve mıntıkalardaki izleyiciler kadar bizlere de zevk vericek...
http://www.imdb.com/title/tt1392170/


ATEŞİ YAKALAMAK SUZANNE COLLİNS

kıvılcımlar parlıyor, alevler yayılıyor ve capitol initakam istiyor...

Her şeye rağmen, Katniss Açlık Oyunları’nın galibi oldu. O ve 12. Mıntıka’dan arkadaşı Peeta Mellark hayatta kalabilmeyi başarabildiler. Her şeyden sonra Katniss, ailesine ve en yakın dostu Gale’e geri döndü. Gale ona karşı soğuk davranmaktadır. Peeta ise ona tamamen sırtını dönmüştür ve Capitol’e karşı bir isyan olduğuna dair dedikodular dolanmaktadır. Bu isyanda Katniss ve Peeta’nın da payı olmuş olabilir.
Şok içinde olan Katniss, büyük bir kargaşayı ateşlemiştir ve bu kargaşayı durduramayacağından endişelenmektedir. Katniss ve Peeta’nın Capitol’ün zalim Zafer Turu için mıntıkaları dolaşma zamanı yaklaşırken, bahisler oldukça yüksektir. Eğer birbirilerine olan aşklarını tamamen yitirdiklerini kanıtlayamazlarsa, sonuç korkunç olacaktır.
Açlık Oyunları üçlemesinin ikinci kitabı olan Ateşi Yakalamak kitabında, Suzanne Collins Katniss Everdeen’in büyüleyici hikayesine devam ediyor. Onu her zamankinden daha da zorluyor… Her sayfasında okuyucuyu sürprizlerle şaşırtmaya devam ediyor.

22 Ağustos 2009 Cumartesi

22 agustos 2009 izmir depremi

merkez üssü düsündürücü olan deprem, umarım öncü değildir ve devamı gelmez!!

merkez üssü : buca
şiddet : 3.4
http://www.koeri.boun.edu.tr/scripts/lst2.asp

20 Ağustos 2009 Perşembe

Gerçek Aşk...

Gerçek aşk ibadet haliyse, tapıyorum sana Galatasaray!!!!!!!!

14 Ağustos 2009 Cuma

karmasıklasmaktayım















Kendimce uzun zamandır aklıma birşey gelmediğinden, gelmediğinden değil de kafamdakileri nasıl yazıya dökeceğimi bilmediğimden yazmaktan üşeniyorum.Aslında bazen aklıma öyle şeyler geliyor ki bu konuya çözüm olarak şöyle ki," ya herkes bişi buluyo şöle her düşündüğünü yazıya geçiren bişi yapsalar ne hoş olur-gerçi insanın kafası böle allak bullak olduğunda bi anda milyar düşünce geçiyoken onları nasıl yazıya geçircek ki? devreleri döner valla aletin-onu da bozarım ki ben..."gibi misal...

Aslında biraz da bununla ilgili yazacaklarım.Çoğu zaman bir şeye kendimizi kaptıramamaktan yakınırız.Yada hiçbirşeye kaptırma gereksinimimiz olmasa bile bi anda kafamızın ne kadar da karışık olduğunu ne kadar da düşünce ile dolu olduğunu farkederiz.(ki bu da o düşüncelerden biridir aslında-kısır döngü mübarek).Bizim için öyle boş geçirilesi zamanlardır ki bunlar.O an herkes için öyle olsun isteriz.Ama iş ya hemen biri çıkar ordan "şöyle şöyle oldu bana bi yardım et gözünü seviim derdim çok!" ...şimdi ne diceksin? Bişey söylemesen olmaz söylesen saçmalarsın...şu sakal bıyık olayı işte.
Hadi diyelim bunu geçiştirdin atlattın.Bir gün öncesinden tartıştığın bir arkadaşın "sen bana bunu derken ne demek istedin şimdi konuşup bunu bi çözüme kavuşturalım çünkü beni çok sinirlendirdin! yanlışsın!" diye gelmez mi."Ya madem ertesi güne bu konuyu açıcaktın dünden niye kapattın, ha diyelim kapattın şimdi sırası mı da açıyosun?" diye düşünmez miyiz?
İşte böyle dönüm noktaları genelde hep de kafanızın hiç bir yerde olmaması gereken anlara gelir ki bu durum en tehlikelisidir.(Dediğimiz gibi sakal bıyık)

Çözüme hemen şu anda kavuşturulması gereken bir konu, toparlanamayan bir kafa ama bir yandan da yanlış olmadığı konusunda ısrar eden düşünceler- bu durumda eğer karşınızdaki hakketen de anlayışlı biriyse "ya hocam valla kafam fena gel yarın konuşalım bunları " dediğinizde anlayışla karşılıyorsa kararından caymadan oradan uzaklaşın!Yok ille de şimdi ille de şimdi derse tek çareniz kalmıştır olayı kabullenmek.Zaten böyle durumlarda anlayış göstermediği sürece,sen yanlışını kabul ettiğinde seni alt ettiğini düşünen rakibin çok da önemi kalmaz.

Kimi okuyanların "ya bu ne şimdi? ne saçma yazı" kimi okuyanların da "lan hakkat bana da öyle oluyor" dediğini duyar gibiyim. Eğer siz de ikinci kategorideyseniz demem o ki takmayınız!
"Nasıl takmayalım ya sinir ederler adamı" ve de"Valla ya ne takacam kafaya" sesleri yükselmeye başladı gibi gibi... 1. kategorisindeyseniz yazıyı tekrar okuyup sondaki yönergelere uymanızı temenni ederim... 2. dekilere söyliycek tek lafım:bendensiniz gönül dostları!
(kafam karışık diye baştan uyarmıştım değil mi?)
_murat_
"Ertelemek yaşamı kaçırmaktır;
Hiçbir işi imkansız diyerek bırakma;
ertesi gün başkalarının o işi başarırken çıkardığı gürültüyle uyanırsın..."

cok dogru demis ama ben ne yaptım daha ilk günden aksam 23:00 - 01:00 arası konu tekrarını erteledim, napıyım cok yorgunum be blog, sabah is aksam ders ve gece tekrar..
ilk haftadan cok zor geldi bu kombinasyonu gerceklestirmek hem bu günler benim rehabilite günlerim 2 yıllık bi ilişkiyi tamamen unutmak ile geçen bir haftada 1010 sayfalık bi kitabı açmam açamam...
ee başkalarının gürültüsüyle uyanmaya katlanırsın o zaman diyosun ama seni pek takmıyorum çünkü 85 günüm ve gecem var...

ilk

evet öncelikle blog olaylarına cok gec kaldıgımı belirtmek istedim..
sanırım bunun nedeni askerlik sonrası yogun bir gelecek planlaması icinde olmam...